İçindekiler
ORMAN YANGINLARININ ÖNLENMESİ HAKKINDA İDARENİN SORUMLULUĞU
Orman yangınları, ormanlar konusundaki en yıkıcı afetlerden biridir. Yangınların sebeplerine ilişkin gerçekleştirilen çalışmalar incelendiğinde orman yangınlarının yaklaşık % 90’ının insan kaynaklı sebeplerle meydana geldiği, öte yandan yayılma hızının iklim değişikliklerine bağlı olarak değiştiği tespit edilmiştir.
Anayasa mad. 169; ‘‘…Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz…’’
Bu kapsamda ilgili Anayasa hükmü esas alınarak 6831 sayılı Orman Kanunu düzenlenmiştir. Bu kanunla birlikte Orman Genel Müdürlüğü’ne orman yangınları ile ilgili olarak birtakım sorumluluklar verilmiştir. Bu sorumluluklar Orman Kanunu’nun 69 ila 75. arası maddelerinde belirtilmiştir. Orman idaresinin orman yangınlarını önleme sorumluluğunun esası Orman Kanununun 69. maddesine dayanmaktadır. Kanunun 75. maddesi de orman idaresinin orman yangınlarına ilişkin alması gereken önlemleri genel hatlarıyla açıklamaktadır. 285 sayılı Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Söndürülmesinde Uygulama Esasları Tebliği ise Orman Kanununun 75. maddesinde yer alan önlemleri de kapsayan, orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesi sürecinde alınması gereken önlemleri, söz konusu önlemlerin uygulama biçimini açıklayan detaylı bir plan sunmaktadır.
ORMAN YANGINLARININ ÖNLENMESİNDE İDARENİN KUSUR SORUMLULUĞU
Yangınlarının önlenmesinde idarenin sorumluluğu, orman idaresinin almakla sorumlu olduğu tedbirleri almaması, gerekli faaliyetleri gereği gibi yürütmemesi gibi sebeplerle gerçekleştiğinden kusurlu sorumluluk şeklinde doğmaktadır. Nitekim yargı kararlarında da orman yangınlarında idarenin sorumluluğu hususu kusur sorumluluğu temelinde incelenmektedir.
Nitekim Yargıtay da enerji nakil hattının sebep olduğu orman yangınından doğan zararların konusunu oluşturduğu kararında: “…ormanları, yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir.” açıklamasına yer vererek orman idaresinin hizmet kusurunun incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Orman idaresi de mevzuatla kendisine yüklenen kamu hizmetlerini etkili, devamlı, istikrarlı, normlara ve standartlara uygun şekilde gerçekleştirmekle yükümlüdür. Dolayısıyla orman idaresinin, orman yangınlarının önlenmesine ilişkin yükümlüsü bulunduğu idari faaliyetleri gerektiği şekilde yerine getirmemesi durumunda kusur sorumluluğu doğmaktadır.
285 sayılı Tebliğin “Orman Yangınları ile Mücadelede Önleyici Tedbirler” başlıklı 3. bölümünün 11. maddesi ile orman yangınlarına karadan yapılacak müdahalede ilk müdahale ekiplerinin pikap, minibüs ve midibüs ile hazır kuvvet ekiplerinin ise kamyon ve kamyonet ile hazır bulunması gerektiği; gerekli araçların eksik olması halinde kiralama yoluyla bu açığın kapatılacağı belirlenmiştir. Yangının yoğunluğu ve şiddetine göre belirlenecek müdahale aracının orman idaresinde bulunmaması ya da yetersiz sayıda bulunması idarenin yangın söndürmedeki mücadele gücünü büyük oranda azaltmaktadır. Bu durumda orman yangını kontrol altına alınamadığı gibi uygun hava şartlarının da bulunması halinde yangının yayılma hızı artış göstererek afetin ağır sonuçlara mal olmasına neden olacaktır. Yangına ilk müdahale ekipleri aracılığıyla yapılacak karadan ve havadan müdahalenin yangının yayılmasını önleyecek çabuklukta ve Tebliğde belirlenen süreler içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla orman yangınını önlemek amacıyla gerekli araç ve teçhizatı eksiksiz olarak bulundurmayan orman idaresinin hizmeti gereği gibi yürütmediği, kusurlu olduğu sonucuna varılacaktır.
Orman yangınlarının önlenmesi konusunda en önemli adımlardan biri de yangına müdahalede kullanılacak ekipman eksiklerinin tamamlanmasıdır. Buna göre 285 sayılı Tebliğin 3. bölümün 6. maddesinde ifade edilen motorlu, telsizli ve yangına müdahale araç gereçleriyle donatılan ilk müdahale ekiplerinin belirlenen noktalardaki ekip binalarında hazır bulunması gerekmektedir. Gerekli teçhizatla birlikte yangın söndürme ekiplerinin belirlenen ekip binalarında bulunmaması, orman idaresinin orman yangınlarını önleme faaliyeti konusunda hareketsiz kalarak kusurlu davrandığını göstermektedir.
Nitekim Yargıtay da orman idaresinin orman yangınına sebebiyet veren işletmeye açtığı davada; orman idaresince yangına müdahale amacıyla bulundurulması gereken yer ekipmanlarının eksik olduğunu, birden fazla yangın çıkması durumunda gerekli teçhizat ve aracın hazır bulundurulmadığını bu sebeple yangının meydana gelmesinde davacı orman idaresinin de müterafik kusuru bulunup bulunmadığı hususunun dikkate alınmadan karar verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.
ORMAN YANGINLARININ SEBEP OLDUĞU ZARARLARDAN İDARENİN SORUMLULUĞU
- ORMAN YANGINLARI NEDENİYLE KİŞİLERİN UĞRADIĞI ZARARIN TAZMİNİ:
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için zarar ve idari eylem arasında nedensellik bağının bulunduğu, idareye atfı kabil bir zarar bulunmalıdır. İdarenin sorumluluğu anlamında en önemli unsuru oluşturan zarar, kişinin maddi ve manevi bütünlüğünde iradesi dışında meydana gelen eksilme olarak ifade edilmektedir. Orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesine ilişkin gerçekleştirilen faaliyetlerdeki aksaklıklar sonucunda yangının kişilerin mal veya şahıs varlıklarında eksilmeye neden olması, bir zararın doğduğunun göstergesidir.
- Orman Yangınları Nedeniyle Kişilerin Mal Varlığında Meydana Gelen Zararlar
Orman yangınlarının, yayılarak yerleşim alanlarına ulaşması sonucu yangın; kişilerin ev, ahır, kümes, bina, tesis gibi taşınmaz mallarının yangın sonucunda hasar görmesine ya da tamamen yıkılmasına sebep olurken araba, iş makinesi, depolanmış tarımsal ürün, tarım araç gereçleri gibi taşınır malların yıpranmasına ya da yanarak yok olmasına neden olmaktadır. Benzer olarak orman yangınlarının, orman çevresinde bulunan ekili, dikili tarım arazilerine sıçraması sonucu yangın, özellikle geçim kaynağı tarım olan kırsal nüfusa ekonomik anlamda ciddi zarar vermektedir.
Malın hasar görmesi durumunda onarımı ve sonrasında kullanımı mümkün değilse malın telef olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda mevcut azalmanın ikamesi amacıyla belirlenen parasal değer zararı oluşturmaktadır. Ayrıca telef olan malın ticari niteliği bulunması durumunda yenisi elde edilene kadar geçen süreçte mahrum kalınan gelir de mal varlığı zararına dâhildir. Malın hasar görmesi durumunda ise meydana gelen zararın içerisine; tamir masrafları, eşyada oluşan değer kaybı ve kullanılamayan eşya sebebiyle oluşan gelir kaybı dâhildir. Dolayısıyla orman yangınları nedeniyle yanarak telef olan ya da hasar gören her türlü taşınır ve taşınmaz mal nedeniyle belirlenen parasal karşılık zararı oluşturmaktadır.
- Orman Yangınları Nedeniyle Kişilerin Şahıs Varlığında Meydana Gelen Zararlar
Orman yangınları sebebiyle kişilerin uğradığı bedensel zararlar da genellikle kişinin ateşe, dumana ya da ısıya maruz kalması sonucunda gerçekleşmektedir. Yangın dumanına maruz kalınması nedeniyle akciğer rahatsızlıklarının gelişmesi, astım, KOAH gibi hastalıkların tetiklenmesi, ateşe doğrudan maruz kalınması durumunda yanık oluşması ve sıcaklığa bağlı olarak gelişen hastalıklar orman yangınına dolayısıyla kişilerin uğrayabileceği bedensel zararlardır.
Kişinin bedensel zarara uğraması durumunda tedavi için yapılan harcamalar, ekonomik geleceğinin olumsuz etkilenmesi nedeniyle kişinin gelir kaybı, çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle doğan zararlar maddi niteliğe sahip şahıs varlığı kapsamında yer alan zararlardandır. Nitekim Danıştay da bahsi geçen masrafları bedensel zarar kapsamında değerlendirmektedir.
Cenaze giderleri, ölümün hemen gerçekleşmemesi durumunda tedavi giderleri ve çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle meydana gelen kayıplar ve ölenin desteğinden mahrum kalanların uğradığı zararlar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Dolayısıyla orman yangınlarının kişilerin ölümüne sebep olması durumunda bahsi geçen zararların tazmini gündeme gelmektedir.
Danıştay’ın konuya ilişkin kararlarından hareketle kişilerin orman yangınlarının ısı ve duman gibi olumsuz koşullarına maruz kalan zirai ürünlerinin bulunduğu tarım arazisinin gelecekte uğrama ihtimalinin bulunduğu zararları talep edemeyeceği ifade edilebilir.
- Yangını çıkaran 3.kişiler ise İdareden Tazminat Sorumluluğu Devam Eder mi?
Orman yangını nedeniyle kişilerin uğradığı zararın tazmininde her ne kadar yaygın uygulama, zararın tazmininin yangını çıkaran kişiden talep edilmesi şeklinde olsa da yangına sebebiyet veren kişinin yanında orman idaresinin, orman yangınlarını önleme ve söndürme idari faaliyetini kusurlu yürüterek zararın meydana gelmesinde payı bulunduğu takdirde ayrıca idari yargı yerinde kusuru oranında orman idaresi aleyhine tam yargı davası açılabilmesi mümkündür.
Nitekim Yargıtay da orman idaresinin yangını çıkaran kişiden ağaçlandırma masrafı, yangın söndürme gideri gibi uğramış olduğu zararları talep ettiği davada, “Davacı Orman idaresinin dava konusu yangını söndürmede kusuru olupta yangının büyümesine neden olmuş ise; bu durumda müterafik kusuru gereği tazminattan indirim yapılması gerekir.” ifadelerine yer vererek bir anlamda idarenin kusur sorumluluğunu gündeme getirmekte ve söz konusu kusuru tazminattan indirim sebebi olarak değerlendirmektedir.
Dolayısıyla orman yangını nedeniyle uğranılan zararların tazmini amacıyla idari yargıda açılacak davada da benzer olarak orman idaresinin orman yangınlarını önlemeye ve söndürmeye yönelik gerçekleştirmekle yükümlü olduğu faaliyetlere ilişkin kusuru, zararın hesaplanmasında önem taşımaktadır.
- GÖNÜLLÜLERİN YANGIN SÖNDÜRME ÇALIŞMALARI NEDENİYLE UĞRADIĞI ZARARLARIN TAZMİNİ
Kamu görevlisi niteliği bulunmayan bu kişiler, kamu hizmetinin yürütülmesine kamu makamlarının talebi ile dahil olabileceği gibi kendi istek ve iradeleri doğrultusunda da dahil olabilirler. Bu kişilerin idarenin faaliyetlerini yürüten kamu görevlilerinden ayrılan yönü, olağan dışı nitelikteki bu hizmeti geçici olarak, bir süreliğine yerine getiriyor olmalarıdır. Sonuç olarak idarenin isteği ya da kişinin kendi rızası ile ücret karşılığında ya da ücretsiz olarak aciliyet gerektiren, özel nitelikteki kamu hizmetinin ifasına arızi olarak katılan ve kamu görevlisi olmayan bu kişilere gönüllü (arızi işbirlikçi) denir.
İdari bir faaliyetin yerine getirilmesine katkıda bulunan gönüllülerin bu sebeple uğradığı zararların idare tarafından karşılanması belli şartların varlığına bağlıdır. Buna göre öncelikle kamusal bir hizmet olmalı ve gönüllü, bu hizmetin yürütülmesine fiilen katılmış olmalıdır. Önem arz eden bir diğer koşul, gönüllü kimsenin kamu hizmetine olan katkısının idarece kabul edilebilir olmasıdır.
İdare ile kamu hizmetinin yürütülmesine katkıda bulunan gönüllü arasında sözleşme ilişkisi bulunmamalıdır. Aksi takdirde doğan zararı tazmin sorumluluğu sözleşmeden kaynaklanır.
- Orman Yangınlarını Söndürme Çalışmaları Esnasında Ölenlere ve Sakatlananlara Ödenecek Tazminata İlişkin Yönetmelik ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun Uyarınca Gönüllülerin Uğradığı Zararların Tazmini
7442 sayılı Kanunun 31. maddesiyle gönüllülerin uğramış olduğu zararın tazmininde esas teşkil eden Orman Kanunun 71. maddesi yürürlükten kaldırılmış olup Kanunun 34. Maddesi gereğince 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 2. maddesine, “ı) Orman yangınlarını söndürme çalışmalarında Orman Genel Müdürlüğü tarafından fiilen görevlendirilen personel ve gönüllüler ile bu kapsamda görev verilen diğer kamu görevlilerini;” ifadesi eklenerek gönüllülerin uğramış olduğu zararların bu Kanun kapsamında tazmin edileceği hüküm altına alınmıştır.
Orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarının gerçekleştirilmesi sırasında gönüllülerden iki şekilde yararlanılmaktadır. Buna göre kamu görevlisi niteliği bulunmayan bu kişiler, orman yangınlarının söndürülmesi hizmetinin yürütülmesine Orman Yangınlarıyla Mücadelede Görev Yapan Gönüllüler Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesinde belirlenen usulle dahil olabileceği gibi kendi istek ve iradeleri dahilinde yangın meydana geldiği sırada ya da yangın esnasında yangın personelinin yardım talebi üzerine katılabilirler.
- 2330 Sayılı Nakdi Tazminat Ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 3. Maddesine Göre Yangın Söndürme Çalışmalarına Katılan Gönüllülerin Bu Sırada Ölmesi Durumunda;
ölenin kanuni mirasçılarına ek gösterge dâhil olmak üzere en yüksek devlet memuru brüt aylığının 100 katı tutarında, hayatını başkasının yardımı olmaksızın sürdüremeyecek şekilde malûl olan gönüllülere 200 katı tutarında nakdi tazminat ödeneceği belirlenmiştir. Engelli hale gelen gönüller için ise engellilik ve yaralanma durumuna göre en yüksek devlet memuru brüt aylığının % 25'inden % 75'ine kadar, yaralananlara ise % 20'sini geçmemek üzere nakdi tazminat ödeneceği ifade edilmektedir.
- 2330 Sayılı Kanunun “Aylık Bağlanması” Başlıklı 4. Maddesine Göre Yangın Söndürme Çalışmalarına Katılan Gönüllülerin Söz Konusu Hizmet Nedeniyle Engelli Hâle Gelerek Bağlı Oldukları Sosyal Güvenlik Mevzuatına Göre Emekliye Sevk Edilmesi Durumunda;
görev malullüğü aylığı bağlanacağı, ayrıca emekli aylığı almakta iken engelli hâle gelenlerin almakta oldukları aylıkların görev malullüğü aylığına dönüştürüleceği hüküm altına alınmıştır. Yangın söndürme çalışmaları sırasında ölen gönüllülerin ise kanuni mirasçılarına görev malullüğü aylığı bağlanacağı ifade edilmektedir. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan gönüllülerin ise engelli hâle gelmeleri durumunda öğrenim durumlarına göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36. maddesi hükümlerine göre belirlenecek giriş derece ve kademeleri üzerinden kendilerine, ölmeleri durumunda kanuni mirasçılarına 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre T.C. Emekli Sandığınca % 25 artırılmak suretiyle görev malullüğü aylığı bağlanacağı düzenlenmektedir.
2330 sayılı Kanunun 5. maddesinde söz konusu kamu hizmeti nedeniyle sonradan meydana gelen yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm gibi durumlarda da bu kişilerin nakdi tazminat ödenmesi ve aylık bağlanması haklarından yararlandırılacağı ifade edilmektedir. Ayrıca bu Kanun kapsamında bulunan kişilerin tedavi giderlerinin ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca karşılanmaması durumunda tedavilerinin, “Devlet, üniversitesi, Sosyal Sigortalar Kurumu hastaneleri ile askeri hastanelerde” ücretsiz olarak yapılacağı Kanunun 7. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Orman Yangınlarıyla Mücadelede Görev Yapan Gönüllüler Hakkında Yönetmelik kapsamında komisyon kararı ile belirlenen ya da kendi isteğiyle yangın söndürme çalışmalarına katılmak amacıyla afet alanında bulunan tüm gönüllülerin yangın sırasında doğacak zararlarının idarenin sorumluluğu kapsamına alınmayacağı açıktır. Gönüllü kimsenin yangın alanında hareketsiz halde bulunduğu sırada zarar görmesi durumunda yangın söndürme çalışmalarına katkı sağlayacak bir eylemi olmaması sebebiyle zararın idarece tazmininden söz edilemez. Hizmetin ifası sırasında olayın niteliği ya da müdahale edecek kamu personelinin yetersizliği gibi sebeplerle bizzat kamu görevlileri tarafından çevredeki insanlardan hizmete yardım talebinde bulunulması, kanun ya da yönetmeliklerle gönüllülerin hizmete katılımının talep edilmesi ile benzer niteliktedir. Her iki durumda da idarenin farklı yollarla yardım talebi söz konusudur. Dolayısıyla bu durumda da gönüllü desteğine duyulan ihtiyacın niteliğine bakılmaksızın gönüllülerin uğramış olduğu zararın idarece tazmini gerekir.
- Orman Yangını Söndürme Çalışmalarına İdarenin Talebi Olmaksızın İnsani Bir Kaygıyla Dahil Olan Gönüllüler İçin Durum Farklıdır.
Gönüllünün dahil olduğu hizmete sunduğu katkının idarece kabul edilebilir nitelikte olması gerekmektedir. Bu noktada dahil olunan hizmetin tehlike içermesi ve “acil ihtiyaç” teşkil etmesi önemlidir. Zira içerisinde tehlike barındıran kamu hizmetlerinin ifası sırasında acil ihtiyaç hali doğması durumunda, hizmete katılan gönüllülerin zararından idarenin sorumlu tutulması gerekir. Yangınlar her türlü canlı yaşamını tehdit eden riskli afetler olması sebebiyle orman yangını söndürme çalışmalarının tehlikeli bir kamu hizmeti olduğunun kabulüyle birlikte yangın personelinin yangını söndürmeden yetersiz kaldığı ve afetin hızla büyüdüğü acil bir durumda, kendi isteğiyle yangın söndürme çalışmalarına katılan gönüllülerin doğan zararlarının idarenin onayı ya da talebi aranmaksızın idare tarafından kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekir.
Av.Mensure ATA